Ebru ÖZDEMİR
10 Ekim 2015…
Ankara…
Tam olarak ne olmuştu, o dönem yapılan açıklamalar neydi, kısa bir hafıza tazeleme yapalım.
Çeşitli odalar, sendikalar, parti milletvekilleri, birlikler, sivil toplum kuruluşları, demokratik toplum örgütleri, çeşitli platformlar ve yurttaşların desteklediği “Barış Bloku”, 10 Ekim 2015 tarihinde “ Emek, Barış, Demokrasi” mitingi düzenleme çağrısı yaptı. Sıhhiye’de yapılması planlanan miting için de, Ankara Garı toplanma yeri olarak seçildi.
Ülkenin her yerinden gelen katılımcılar, Ankara Garı önünde 10.00’da toplandı ve yaklaşık 10 dakika sonra, cadde üzerinde ardı ardına iki bomba üçer saniye arayla patlatıldı.
Miting öncesi “ canlı bomba olabilir, kendinize dikkat edin” diye uyarılan polis, halkı uyarmamış, patlama anına kadar ortalıkta gözükmemiş, patlama olduktan sonra çevik kuvvet eşliğinde tomalarla, yerde yatan yüzü aşkın ölü ve beş yüzü aşkın yaralıya yardım etmeye çalışanlara, tepki verenlere gaz bombalarıyla saldırmıştı.
Sahneyi edebi kelimelerle sizlere canlandıracak değilim. Ya da buraya katledilen bir barış sevdalımızın fotosunu da koyacak değilim.
Burada sadece o anı hayal etmeniz, gözlerinizin önüne getirmeniz yeterlidir.
*****
Katliam sonrası ülkenin pek çok yerinde, protesto gösterileri düzenleyenler hükümeti istifaya çağırıp, katliama tepkiler dile getirilirken, güvenlik zafiyeti oluşmasın diye !, yollar TOMA’larla kapatılmış, polis protestoculara sert müdahale etmiş, gözaltılar yaşanmıştı.
Katliam sonrası AKP ve hükümete yönelen tepkiler sonucunda, 3 günlük yas ilan edilmiş ve atanmış Başbakan Davutoğlu bir açıklama yaparak hepimizin içine su serpmişti!
“Türkiye kaosa sürükleniyor”!
Birilerinin Cumhurbaşkanı Tayyip Efendi ise:
“Teröre en büyük desteği, terör eylemleri ve terör örgütleri karşısında çifte standartla hareket edenler vermektedir. Faillerin en kısa zamanda belirlenerek, adalete teslim edileceğine inanıyorum” diyordu.
Zaten ülkemizde, izi takip edilip bulunmamış, büyük TÜRK! Adaletine teslim edilmemiş, zaman aşımına uğramamış, yargılanmayıp, cezasız kalmış kaç faili meçhul olay ya da dosya vardı ki!
Dönemin İçişleri Bakanı Altınok ise, “güvenlik zafiyeti olmadığını” savunmuştu.
Elbette güvenlik zafiyeti yoktu! Bir de zafiyet oluğunu düşünsenize!
Aynı bakan, istifa edecek misiniz sorusuna ise, cümle kurmaya bile gerek duymadan (- niye yorulsun, bakan bu, boru mu ) gülerek karşılık vermişti. Olayın mizahi bir kısmı vardı belli ki, ama bunu ne sen anladın ne de ben!
Teröre en büyük desteği kimin verdiğini bilmemize rağmen, yüzümüze baka baka “YALAN” söyleyenlerden elbette hiçbir istifa da gelmedi.
Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu, “Seçim zamanı özellikle milletin huzurunu bozmak isteyenler hep bu tür terörist eylemleri yapıyorlar. Daha önce Diyarbakır’da seçimlerden önce ’sırf barajı aşsın’, ’mağdur duruma düşsün’ diye böyle bir provokatör eylem yapıldı. Aynı filmi biz Diyarbakır’da görmüştük. Başka yerde de gördük” demişti.
Yani katliamı düzenleyenlerin, mitingi düzenleyenlerin içinden olduğunu ifade ederek, tarihin en kanlı katliamını, en hızlı çözen kişi olarak tarihe adını yazdıran Bakan, aynı zamanda, faillerle katledilenlerin aynı karede olduğunu göremeyen bizlere de koca bir ders vermişti!
Hem de bir Bakan! Su’dan Bakan!
İşin kötüsü, seçimleri de kendileri kazandılar, şimdi bu Su’dan Bakan’ın açıklamalarını nereye koyacağız?
Patlamanın ardından iki gün sonra, Reis’in Davutoğlu ’su, bir canlı yayında, İŞ-İT i ima ederek, “ellerinde potansiyel intihar eylemcilerinin listesi bulunduğunu, bu kişiler eylem hazırlığında olsa dahi, eyleme geçmeden tutuklanamayacaklarını savunarak, bir hukuk devletinde yaşadığımızı ve hukukla davranmak zorunda olduklarını” anlattı.
Bir süre sonra, İŞ-İT e işleyen hukukun, nedense herkese işlemediğini izlemeye başladık…
FETÖ darbe girişimi nedeniyle o hazır listeyi birden ortaya çıkarıp, binlerce insanı tutukladılar. Eylem yapılmıştı, hatta darbe teşebbüsüydü. Hukuk bu aşamaya kadar bekledi, eylem oluştu ve sonra “Allahın bir lütfu” ile 5.vites işletilmeye başlandı.
Oysa bir taraftan da, eyleme geçmemiş gazeteciler, tv çalışanları, yazarlar, aydınlar, devrimciler, muhalifler ve AKP’ye taraf olmayanlar, sendika üyeleri, öğretmenler, öğrenciler, avukatlar vs. tutuklandı ve halen devam ediyor.
Bazı çevrelerin somut eylemlerinin olmasını hukuk çerçevesinde bekleyen devlet, bazı çevreleri sadece muhalif olduğu için tutukluyor.
Mesela, Aslı Erdoğan, eylem yapmak üzereyken bomba yeleği ile mi yakalandı?
Suçsuz öğretmenler, sınıflarında çocuklarına karşı yapacakları eylem planlarını harekete mi geçirmişti ki tutuklandı?
Yaşanan hukuksuzluklara karşı protesto yapan gençler, üniversiteliler, keyfi gözaltına alınanlar hangi kanlı eylemlerin peşinde yakalandılar?
*****
Elbet konu çok uzun, çok canımız yanıyor.
Bugün katliamın 1.yıl dönümü…
Darbe gecesi halkını sokağa çağırıp, kendini birden Başkomutan ilan eden Tayyip, barış adına katledilen insanlar için kimseyi sokağa çağırmadı belki ama kendilerine yakışanı yapıp, miting ve protesto gösterilerini yasakladı. Padişahım çok yaşa!
*****
Yitirdiklerimizi anacağız, ama kalanlarla da birbirimize sımsıkı sarılacağımız. Kaybettiklerimiz adına yapılan saygı duruşlarında dindar – faşist ve intihar bombacılarıyla aynı zekâ ve anlayışta olan namussuzların yuhalamalarını da unutmayarak,
Katillerden ve destekleyenlerden, tekçiliği dayatanlardan, gerçek teröristlerden, katil devletten, hukuk adı altında yutturulmaya çalışılan tüm hukuksuzluklardan, yalanlardan, hırsızlıklardan, ötekileştirilip bir şekilde susturulmaya çalışılan her kesim adına,
Hesap soracağımız günlere…
NOT: 7 Kasım’da ilk duruşma yapılacak. İddianamede 10 tutuklu, 36 sanık bulunuyor. Kamu görevlilerine açılan soruşturmalar ise düşürüldü.
Ellerinde Pankartlar
Ellerinde pankartlar
Gidiyor bu çocuklar
Kalkın ayağa, kalkın
Gidiyor bu çocuklar
Bu pazar, kanlı pazar
Dert yazar, derman yazar
Kalkın ayağa, kalkın
Gidiyor bu çocuklar
Bu meydan kanlı meydan
Ok fırladı çıktı yaydan
Kalkın ayağa, kalkın
Biz şehirden, siz köyden
Ruhi Su
Hayatını kaybedenlerin isimleri:
- Abdülkadir Uyan
- Metin Kürklü
- Gökhan Akman
- Orhan Işıktaş
- Gülhan Karlı Elmascan
- Yılmaz Elmascan
- Nevzat Sayan
- Bilgen Parlak
- Hacı Kıvrak
- Rıdvan Akgül
- Fevzi Sert
- Hacı Mehmet Şah Esin
- Gökmen Dalmaç
- Elif Kanlıoğlu
- Hakan Dursun Akalın
- Ercan Adsız
- Ayşe Deniz
- Berna Koç
- Fatma Esen
- Gülbahar Aydeniz
- Eren Akın
- Canberk Bakış
- Tayfun Benol
- Nizamettin Bağcı
- Kasım Otur
- Başak Sidar Çevik
- Nilgün Çevik
- Resul Yanar
- Mehmet Ali Kılıç
- Tekin Arslan
- Sezen Vurmaz
- Dilaver Karharman
- Umut Tan
- Onur Tan
- Sarıgül Tüylü
- Dilan Sarıkaya
- Ali Kitapçı
- İsmail Kızılçay
- Muhammet Demir
- Korkmaz Tetik
- Veysel Atılgan
- İbrahim Atılgan
- Emine Ercan
- Kübra Meltem Mollaoğlu
- Meryem Bulut
- Seyhan Yaylagül
- Ebru Mavi
- Ali Deniz Uzatmaz
- Ziya Saygın
- Vahdettin Özgan
- Cemal Avşar
- Ahmet Katurlu
- Selim Örs
- Azize Onat
- Dicle Deli
- Güney Doğan
- Binali Korkmaz
- Mehmet Zakir Karabulut
- Leyla Çiçek
- Metin Peşman
- Mesut Mak
- Adil Gür
- Gökhan Gökbönü
- Şebnem Yurtman
- Osman Turan Bozacı
- İdil Güneyi
- Abdullah Erol
- Mehmet Hayta
- Özver Gökhan Arpaçay
- Şirin Kılıçalp
- Uygar Coşkun
- Ahmed Alkhadi
- Nurullah Erdoğan
- Gözde Arslan
- Aycan Kaya
- Yunus Delice
- Sevgi Öztekin
- Mehmet Tevfik Dalgıç
- Sevim Şinik
- Emin Aydemir
- Fatma Karabulut
- Ramazan Tunç
- Erol Ekici
- Feyyat Deniz
- Necla Duran
- Osman Ervasa
- Ramazan Çalışkan
- Vedat Erkan
- Abdülbari Şenci
- Niyazi Büyüksütçü
- Gazi Güray
- Sabri Elmas
- Erhan Avcı
- Ümit Seylan
- Serdar Ben
- Hasan Baykara
- Fatma Batur
- Bedriye Batur
- Nevzat Özbilgi
- Ata Önder Atabay