Devlet ve Demokrasi

Mustafa Öztürk1

Mustafa Öztürk

Merhaba, başladığım bu yazımda, Devlet, demokrasi ve günümüzdeki işleyişi, toplumsal çelişkileri ve bu çelişkilerin doğurduğu mücadele yol ve yöntemleri konularınndaki görüşlerimi yazmaya çalışacağım.
Entellektüel aydınların yaptığı gibi devlet ve demokrasi konusunda ideolojik bir tartışma yapmayı uygun bulmuyorum.
Anlatmaya çalışacağım devlet, Marx’n devlet tanımıyla örtüştüğü doğrudur. Her insan geçmişinde aldığı ideolojik gıda ile olayları ve kurumları yorumlar. ”Ekonomik altyapı siyasal üstyapıyı belirler.” tezine tamı tamına uygun bir tanımlamadır benimkisi.
İnsan oğlu ilk yaşadığı yıllarda kabileler ya da klanlar tarzında yaşamını sürdürürdü. Klanlarda erkekler ava gider, tarım ya da meyve toplar, kadınlar genellikle ev işleriyle uğraşırlarmış. Klanı kadınlar yönetirmiş. Toplanan ganimetleri, ihtiyaça göre böler, ihtiyaca göre iş bölümü yaparlardı. Kadınların yönettiği bu döneme ilkel kominal toplum der tarihçiler. Ezen-ezilen yok, Ana erkil bir toplum (Kadınlar yönettiği için) Bu toplumlarda devlet denilen bir kurum yok.
Av alanları klanlar arasında savaşlara yol açınca, yaşamak için bir birini öldürmek zorunda kalırlar. Giderek öldürme yerine bir birini esir almaya başlarlar. Alınan esirler boşuna besleneceğine, ölmeyecek kadar yiyecek ve barınak sağlayarak çalıştırmaya, ava çıkarmaya başlarlar. Kaçmalarını engellemek, çalışmalarını denetlemek ve klana zarar vermelerini ortadan kaldırmak için; başlarına silahlı ( Mızrak, balta) adamlar konmaya başlar. Klan yönetimi güçlü erkeklerin eline geçer. Klanları erkekler yönetmeye başlar ve giderek çalışmazlar, efendi olurlar. Köleleri zaptı-rapt altına tutmak için silahlı birlik ve kuralları, kanunlar çıkarırlar. Ortaya iki temel sınıf çıkar. Biri efendiler ve eşrafı diğeri ise köleler. Bunu sağlayan güçte kurumlaşır, yanı yasalar oluşur, kölelerin nasıl yaşayacaklarını belirleyen kanunlar hazırlanır. İşte ilk devlet böyle kurul. Efendiler ve köleler. Bunun adına köleci toplum denir. Spattaküs ayaklanmasıyla köleci Toplum yıkılıp yerine Feodal Topluma bırakır. Burada köle köylüleşmiştir, Efendi Toprak ağası olmuştur. Ve yasalar reformize olur. Toprak ağalarının devleti kısmi haklar vererek düzeni sağlar. El sanatları ve Ticaretin gelişmesiyle sanayileşme başlar. Toprak zenginleri yerini tüccarlar ve işletme sahipleri ortaya çıkıp zenginleşmeye başlayınca ağalar ya tüccar ya sanayici olmuştur. Ya da yavaş yavaş silinip gitmiştir. Sanayi devrimi de Feodal devleti yıkıp kapitalist devleti kurar. Yani sanayinin ya da paranın devletininde çalışanlar köylüler değil sadece işçilerdir.
Kısaca devlet ilk kurulduğunda efendilerin devletiyken, günümüze gelene kadar sanayıcilarin ve iş verenlerin devletine dönüşmüştür. Dünün kölesi, bugünün işçisi, memuru, köylüsü olmuş. O günün efendisi bugünün sanayicisi Tüccarı, ”iş adamı” olmuştur. Ama her zaman olduğu gibi devlet sermayenin ve paranın devleti olmuştur.
Türk Devleti, Yunan devleti, Alman Devleti, Türk, Yunan, Alman işçisinin devleti değil sanayıcının ve sermayenin devleti olmuştur.
Demokrasi fikri sanayi devriminden sonra gelişmeye başlar. İşçi sınıfı ve ittifakı, köylüler küçük esnaf adaletsiz devlet yapısına karşı mücadeleye başlar. Örgütlenir, direnir, hak ve özgürlük mücadelesi vermeye başlar. 20. yüzyılın başlarında . 19. Yüzyılda ki Karl Marx’ın devlet analizinde, sosyalizim tezini ortaya atar. Yeni üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar, aynı zamanda devleti elinde bulunduranlardır der. Ve üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini savunur. İşçilerin önünde kendi devletlerini kurma fikri yayılmaya ve yaygınlaşmaya başlar. 1917 Ekim’inde Rusya’da ilik olarak sosyalist devlet teorisi iktidara gelir. İşçi sınıfının devletini inşaa etmeye çalışır. Süreç yeni devrimleri doğurur. Sovyetlerdeki sosyalizm deneyi başarısız olunca, sosyalizim gerileme sürecine girer. Çin, Küba, Viyetnam, Kore, Nikaragua ve diğer ülkeler yeniden kapitalist devlet sürecine girer.
Yani köleci devlet, Feodal devlet, kapitalist devlet, ve sosyalist devlet olarak tanımlayabileceğimiz 4 temel devlet yapısı vardır.
Demokrasi de aslında bir devlet biçimidir. Söyle ki; Toplumu oluşturan bütün sınıflar ve tabakaların ulusal kimliklerin, inanç farklılıklarının etnik ayrılıkların cinsel ayrımcılıkların ortadan kalktığı bütün örgütlü kesimlerin ortak çıkarlarını ve haklarını anayasal ve yasal güvenceye alan bir konsensüs Demokratik devlettir. Yani azınlıkların çoğunluğun baskısından koruyan devlet. Yani Demokratik devlet: toplumun bütün kesimlerini hak ve hukukunu koruyan özgürlüklerinin güvencesi olan halkın devletidir.
İnsanları hayvanlardan ayıran temel özelliği düşünüyor olmasıdır. İnsan oğlu için düşünmek demek , insan olmak demektir. Düşüncesini yasakladığınız zaman, insani özelliklerini ortadan kaldırıyorsunuz demektir. İnsan düşünüyorsa, düşündüğü gibi yaşamak, kendisi gibi düşünenlerle birlikte hareket etmek, yan, örgütlenme hakkında sahiptir. Eğer düşüncelerinizi hayata geçirmek için örgütlenmiyorsanız, düşünmenizin bir anlamıda yok.
Demokrasi, her kesin, her kesimin, özgürce örgütlenebildiği sıyasal, iktidarlara karşı baskı gurubu oluşturabildiği bir toplumsal sistemdir.
Demokratik devlet, demokrasinin işlemesi için caydırıcı, koruyucu ve toplumdaki demokratik haklara saldırının koruyucusu ve güvencesi olmalıdır. Bundan dolayıdır ki, Demokrasi aynı zamanda bir devlet biçimidirde.
Demokratik devletin yönü sosyal devlete daha doğrusu sosyalist devlete evrilmiştir.
-Devam edecek-

About Mustafa Öztürk

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir